Bir mozaiktir Prizren..

Bir mozaiktir Prizren..

2 günlük Kosova ziyaretini başkent Priştine'nin ardından Prizren'le noktaladık.

Şehre varmak oldukça yorucuydu. Kliması çalışmayan bir otobüste doğal sauna keyfini yaşadık adeta.
Otogara vardığımızda ise ne yazık ki yürümeye dermanım kalmamıştı. O yüzden arkadaşımla Sinan
Paşa camisine kadar yürüyemeyeceğimi taksiyle gidelim teklifini sundum oda kabul etti.


Taksi durağına yürürken iki taksici karşımıza çıktı ilkinin tipi hoşuma gitmediğinden direk solumda ki taksiciye fiyat sordum.


Önce 5 euro dedi ardından 3 euroya kadar düştü ben pahalı der demez. Ve taksiye bindik. Ardından tipini beğenmediğim şahıs bindiğimiz taksiyi tekmelemeye başladı. İlk ben gördüm diyerekten.


Ve bizim taksiciyle başladılar kavgaya. Ben inelim derken arkadaşım kapıyı kilitledi. Araya diğer taksicilerin girmesiyle kavga büyümeden uzaklaştık. ( neredeyse 3 euro için birbirlerini öldüreceklerdi ) Doğrusu iner inmez böyle bir ortamın içerisinde bulunca kendimi tedirgin oldum.


Yaklaşık 5 dakikalik yolculuğun ardından vardık Sinan Paşa camisinin oraya. Taksiciye üzülmem nedeni ile ben yine 5 euro verdim. Kısa bir selamlaşmanın ardından vedalaştık.
Bu caminin etrafında kafeler ve Türk esnaflarında yer aldığı dükkanlar var. O yüzden bu konumu seçtik.
Hemen hemen girdiğimiz her dükkanda Türkçe konuşan esnaflarla karşılaştık. Yalnız dikkat etmeniz gereken bir şey var buraya gelince mutlaka yanınızda bozuk eurolar olsun. Hemen hemen bir çok yerde maalesef kredi kartı geçmiyor. Bozukluk olsun birde para üstü konusunda da sıkıntı yaşayabilirsiniz.


Piriştine'de ne yalan söyleyim oldukça sıkıldık. Ve gerçekten de 1 günumüz berbat oldu diyebiliriz. Booking'den rezervasyon yaptığımız otelde bizi seçtiğimiz odaya değilde başka bir odaya yerleştirince gerçekten de sinir olmamak elden değildi.( kimlik bilgilerimizi de almadılar hem devletten hem booking'den ördek yapıyorlar ) Prizren'e gelir gelmez ise hemen huzur kapladı beni. Adeta minik bir Amasya'yı andırıyordu.


Amasya'yı çok sevdiğimden mi nedir burayıda bir anda sevdim işte. Genç nüfusun fazla oluşu ve canlılığıyla minik bir Çeşme havası yaratmasıda beni etkilemedi değil.


Karnımız acıkınca Çarşı'nın merkezi noktalarından birinde olan mekana oturduk. Çorbaları sorduk. Kelle paça çorbası olduğunu ögrendik. Uzun zamandır Türkiye dışında Makedonya'da yaşadığımdan hasret kalmıştım Kelle Paça çorbasına. Ama gelen çorba bizimkilere hiç benzemiyordu. Tamamen hayal kırıklığına uğradım.İçinde pirinç ve salça vardı. Daha sonra arkadaşım pilav ve köfte ben ise pirzola söyledim.
Gelen pirzola ise rengi bir tuhaftı. O an aç olmasam inanin yemezdim. Yemeden içmeden söz etmek inanın hoşuma gitmez ama böylesine turistik bir yerde ve işlek bir noktada çalışan bir lüks mekanda böylesi bir sunum gerçekten de eleştiriyi hak ediyor.


Mekandan ayrıldıktan sonra arkadaşıma midemin bulanmakta olduğunu söylesem de inanmadı tabi ki..
Kalenin yolunu tuttuk ve zorlu bir tırmanışın ardından Prizren kalesine vardık. Aptallık edip yanımıza su almamıştık. Nefes nefese kaldık


Neyse ki kalenin girişinde çeşme vardı da kana kana içtik.


Kaleye vardığımızda iki genç gördüm. Biri tanıdığım bir arkadaşıma çok benziyordu. Bir süre bakıştık. Sanmam ya o İstanbulda neden o olsun dedim. Önemsemedim.
Ardından kale üzerinden bir kaç fotoğraf ve video çektikten sonra kale yolu üzerinde ki kiliseyi gezdik. Ardından tekrar Şadırvan,Çarşı ve camileri gezerek eski Prizren evlerini de gezmiş olduk.


Buraya gelecek olan dostlar mutlaka listesine eklesin diyebileceğim yerler arasında bu anlatıklarımın dışında Mamuşa köyü yer almalıdır diyorum. Bu köy 2.Mahmut tarafından kurulmuş bir köy olarak bir çok tarihi dokuyuda bünyesinde barındırıyor.


Halveti,Melami,Kadiri tekkelerinin yanı sıra Bayraklı,Sinan Paşa,Suzi Çelebi,Cuma camii ve Saraç-hane camiisi mutlaka gezilecek yer listenizde olmalı.


Bunun dışında konaklama konusuna gelince şehirde ucuza konaklayabileceğiniz bir çok yer mevcut ancak size tek uyarım mutlaka booking rezervasyonunuz olsun zira biz Makedonya'da yaşadığımızdan yakın zaten dedik direk gidince buluruz dedik.


Ve otellerin fiyat listesinin ekran görüntülerini almıştık. Beğendimiz otellerden birisine vardık. Sağolsun Prizren'de Türk olduğumuzu anlayan bir amca yardımcı olarak otele kadar bıraktı bizi. Otelin sahibi de Türk çıktı. Şimdi sıkı durun asıl komedi burada başlıyor booking'de 35 euro olan odaya adam 50 euro fiyat çekti ardından durumdan söz edince en son 40 yaparım dedi. ( Bu da kimlik bilgierimizi almadı. DIGERI GIBI ördek yapıyor ) Neymiş elinde iki kişilik oda kalmamışmış. Odaya çıktığımızda ise hemen booking'e girip kontrol ettim :)) 3 kişilik oda 35 iki kişilik oda 30 gözüküyordu.
Neyse dedim acısını çıkarmak adına klimayı da açık bırakıp duş alıp tekrar çıktık çarşıya. Ve nehrin kenarında ki mekanlardan birine oturup gece geç saatlere kadar takıldık. Gece kulübü gibi bir yer vardı girmedik. Girişte bir kaç kişi ( işiyordu ) biraz daha ilerleyince de ne bir korunak ne bir güvenlik olmadığını gördük... Dilencilerin de orada olduğunu ve üzerimize çullandığını görünce hiç durmadık ve otelin yolunu tuttuk.
Yolda yürürken yine kalede karşılaştığımız çocukları gördük ve dedim bu o mu ki.?
Yok değildir... Otele vardık ve telefonumu açınca mesaj geldiğini gördüm. Kanka sen Prizrende'misin ? Evet .. Kale de ki senmiydin. Evet bendim diyince kadere bak işte.
Bulusmaya cağırdı ama yorgunluktan çıkamadık. Zaten sabah erken kalkıp başkentten Istanbul'a uçacağını söyledi.
Ve uyuya kalmışım. Sabah uyandığımda ise şiddetli ishal ve mide bulantısı baş gösteriyordu. Resmen kabus gibi.. Etin beni zehirlediğini söylemiştim ama bu kadar korkunç olabileceği aklıma gelemezdi. Kahvaltıya indik. Bir yumurta iki zeytin iki dilim domates. Bir bardak çay. Sadece bu kadarmış .. Zaten bu hastalıklada hiç birine dokunmadım
Tekrar çarşıya gittik ve kahve içtikten sonra yola koyulduk. Tam otogara gidecekken Piriştina otobusune denk geldik ve bindik otobüse..


Yok artık ! Kalede karşılaştık yolda karşılaştık ama bir türlü tanıyamamıştık
Bu kez otobuste karşılaştık ve başkente kadar arkadaşımla sohbet ede ede gittik. Ardından otogara varınca biz Üsküp yolunu o havaalani yolunu tuttu.


YOL AÇIK YOLA ÇIKIN. YOL TESADÜFLERLE DOLU İŞTE..


Yol bitmek bilmedi. Mide bulantım yüksek ateşim. Üstüne pasaport kontrolünde dakikalarca beklemek kısacası 2 saatlik yol oldu bize 4 saat.. 2 saatte Prizren ile Priştine arasıydi. 6 saat resmen yolda geçti. Üsküp'e varınca güzelim meydanı görünce bir oh çektim ve hemen evime koştum...
Bu yol hikayesi de böylelikle bitmiş oldu
..Sevgi ve Selamlarımla..


Not : Üsküp -Priştina bilet 10 euro iki kişi
Priştine- Prizren bilet 8 euro iki kişi